9 Ocak 2011 Pazar

Hayatımın bir parçası değil.. Hayatım Ali Sami Yen

Birbirine sarılan futbolcular, birbirine sarılan taraftarlar sevinç çığlıklarıyla ve beraberindeki nefret.. Kaçan gole bağıran teknik direktör, defansa haykıran kaleci, takımdan memnun olmayan taraftarın ahh ları.. Sinir krizi geçiren futbolcu.. Bu sahneler dengeli olursa hayat geçip gidiyor yaşlandığımızı anlamadan, mutluluk fazla olursa orası mutlu bir yer olarak anılıyor hatta mutluluğun sembolü oluyor, dertlerden hüzünlerden oraya kaçılıyor... Arada yaşanan olumsuzluklar bile hoş görülüyor genel algısının hatırına... Ya mağlubiyetler artık alışkanlık olmuşsa? Sarı da kırmızı da bir kül rengine dönüşüyor.. Gri bir kasvetle yaşanıyor. Seni artık sevmediğini bile bile seviştiğin sevgilin gibi.. Üzgün adım marş marş.. Tutarsın stadın yolunu. Öyle sarmıştır ki her yanı karanlık bulutlar artık, arada yaşanan mutlulukların bile tadını çıkaramaz olur bayraklar. Tekrar çocuk olamayacağını çok acı anlamış bir ihtiyar gibi bakarsın eski sevgilerine, yüzde acı bir gülümseme.. Gözler nemli.
Senin için sadece bir beton çerçeveli yeşil saha mı? Kim bilir hanginizin ne özel anıları var.. Buyurun benimkiler..

9 Kasım 1988 mahalledeki su tesisatçısının çırağı olarak çalışıyorum. Ömrümde ilk kez emeğimle para kazanıyorum, yürüyüşüm değişiyor, gururluyum bu duyguyla tanışmanın mutluluğunu yaşıyorum. Ve paramı ustama babamın verdiğini öğreniyorum.. Galatasaray orda üç yiyor.. Üzülüyorum. Hayat devam ediyor, hep bir umudun daha olduğunu öğreniyor çocuk algılarım. Ali Sami Yen’de Neuchetel Xamax’a 5 atıyoruz. Seni seviyor bu çocuk Tanju.

3 Mayıs 1989 ortaokuldayım arkadaşım Taner ve Özgür Bahçelievler’deki evimize geliyor. Annem börek yapıyor bize. Çocukların böreği beğenmediğini bağıra bağıra anneme söylüyorum.. Bir telaş koşuyor annem ne oldu diye. Çocuklar ağlar gibi yemin ediyor vallahi beğendik Mine Teyze. Ben şeytanca gülümserken annem bir milyonuncucu kez onu kandırdığımı anlıyor ve bir milyon kez yüzünde o sitemkar gülümseme oluşuyor, hoş görüyor. Çok mutlu oluyorum. Galatasaray Fener’e 3 atmış.  Taner’le bir olup Özgür’ü kızdırıyoruz. Yatakların üzerinde zıplıyoruz. Taner ağlayacak gibi oluyor, zevkten delirmişiz. İlk yarı bitiyor, Özgür ben eve gideceğim diyor, dokunsan ağlayacak gibi. A gerçekten gidiyor. Annem gidince soruyor bize durumu anlıyor çok kızıyor. Taner de ben de üzgünüz arkadaşımızı fark etmeden kırdığımız için.. İki kişi birden hem de , ben ayrıca annemin o kızgın gözlerinden misafire öyle davranılır mı fırçasını yiyeceğimi anlıyorum gözlerim doluyor, Fenerbahçe 4 gol birden atıyor. Üzülüyorum.

4 Kasım 1992 artık lise son sınıftayım. Işıklar yanıyor sanki uzun bir koridorun sonuna geldim. Hissediyorum. Lise bitecek ve hayat beni bekleyecek.. Heyecanlanıyorum umutlanıyorum. Lisede bir arkadaşım var. Bizimle aynı dine mensup değil. Aramızda hep tedirgin olmasından din derslerinde dışarı çıkartılmasından hoşnut değil. Ben onun bu yalnızlığını hep kendime dert edinip ona yaklaşıyorum. Anne babasının okul müdürüyle görüşüp kafası karışmaması için din derslerinden muaf olmasını istemesini anlatıyor. Seçimi olmayan bu duruma her hafta düştüğü için kızgın. Bir de ne garip sanki Türk değilmiş gibi davranılıyor ona bu da arkadaşımı üzen en büyük konu. Ve beni de.. Galatasaray’ın başında Alman Feldkamp, Ali Sami Yen stadında Frankfurt’la karşılaşıyor, eliyor, Alman futbolcu Stumpf, elinde Türk bayrağıyla sahada zafer turu atıyor, ve bu bana çok şey anlatıyor.

23 Kasım 1994 tiyatrocu olmak istemem neden bizimkileri bu kadar kızdırdı, oysa Zeki Alasya, Metin Akpınar’a onlar da gülerdi. Babam kamyoncu olmam hususunda çok kararlı, neredeyse başarısız görüyor kendisini ben direndikçe. Ve bu hesap tüm sevgimize yansıyor. Çok sinirleniyorum babama. Tamam o konuda anlaşmayabiliriz ama neden bütün ilişkimizi gergin hale getiriyorsun ben o konuya evet demedikçe? Hayatı bu şekilde yaşamasını eleştiriyorum ve bu onu kafamda ilk sorgulamam olarak tarihteki yerini alıyor. Bu duyguyla baş edebilmem için Tanrı bana hoşgörü gücünü yollayacak daha sonra. İdeallerim için onurlu bir şekilde diretiyorum. Bana inanan kimseyi bulamamaktan üzülüyorum. Ama umudum hiç kaybolmuyor. Kimse yenemez demişti ve Galatasaray Şampiyonlar Lig’inde Barselona’yı yeniyor!

2 Aralık 1998 hayat hep soruyor bize. İstiyor musun? Sözlü hiç bir cevaptan hoşlanmadan sadece yaptıklarını kabul ederek durmadan soruyor arka arkaya sağır edercesine bağırarak. Evet diyorum her yaptığımla . Tgrt spor servisi müd. yrd. 600 milyon maaş, araba, telefon, hürmet? 22 yaşında bir genç adam olarak bunları bırakıp ben radyo programı yapmak istiyorum oradan da Tv’ye geçeceğim gibi bir planla  ailemin karşısına dikilmemle "resmen" deli ilan ediliyorum ve çıldırdığım kesinleşiyor. Allah akıl fikir versinle hoş görülüyorum ve hayatım başlıyor. Haftada 7 gün radyodayım artık iki gün yayın yapsam da. Tüm zorlukları biliyorum fark ettikçe korkmuyorum anladıkça önlem alıyorum. Herkesi anlıyorum farklı bir şey söylemem gerek diyorum. Planı yapıp .....mikrofonu açıyorum Ceyhun Yılmaz Show başlar.. Juventus Ali Sami Yen’de bir hiç oluyor.

20 Ekim 1999 radyo beni başarılı buluyor ve hafta içi her gün prime-time a alıyor aman Allah’ım tam bir fiyaskoyum perişan gidiyorum asla başarılı olamıyorum iki hafta boyunca toparlanamıyorum, bana güvenenler bile acaba mı diye bakıyorlar bana öyle garip bir psikolojiye giriyorum ki artık her radyoya gidişimde yine yapamazsam diye panik oluyorum. Galatasaray ömrümde ilk kez 5 yiyor Ali Sami Yen stadında .. Yıkılıyorum.

3 Kasım 1999 hemen toparlanıyorum hayallerimi hatırlıyorum ne yani iki haftada yıkılsın diye miydi tüm o havalarım? Ben mecburum iddia ettiklerimi yapmaya.. Küçük bir kasaba filmiyse bile bu yaşadığım, başrolü benim ve çıkıp bir şeyler yapmalıyım.  Milan’ı yenen Galatasaray sonunda kupayı alacak yolculuğuna başlıyor.

Gerisini zaten hep beraber yaşadık. Şimdi Ali Sami Yen stadı yıkılıyor.
Üzülme diyebilir mi aranızdan biri bana.
Boş ver be Ali Sami Yen... Ayrılık dediğin hüzünlü olurdu zaten.. 

8 yorum:

  1. Duvarların dili olsa da konuşsa derler ya... Bu duyguyu aldım... Anılarımızda, yaşadıklarımızda mekanların yeri ne kadar farklı değil mi ?... Teşekkürler Ceyhun... O güzel günlere döndürdüğün için bizi...

    YanıtlaSil
  2. Gerçekten çok etkileyici ama ne yaparsın hatıralar ve anılar içinde yıkıyorlar ALİ SAMİYENİMİZİ belki de yeni stadımızda daha iyi oluruz...

    YanıtlaSil
  3. Son yapılan beste ve bu yazı gerçekten etkilyeci muhakkak dinlemişsinizdir besteyide yazıyı okurken biraz hüzün sarkıyı dinlerken iyice göz yaşı oluyor

    YanıtlaSil
  4. "Boş ver be Ali Sami Yen... Ayrılık dediğin hüzünlü olurdu zaten.." Ben Beşiktaş taraftarıyım ama gerçekten çok duygulandım. Mahfettin beni ceyhun abi..

    YanıtlaSil
  5. çok güzel bir veda olmuş eline yüreğine sağlık,bir galatasaraylı olarak aynı duyguyu yaşadım....

    YanıtlaSil
  6. Sevgili Ceyhun Yılmaz okurken çok duygulandım,yüreğine ve kalemine sağlık iyiki varsın,iyiki seni tanımışız ,iyiki ideallerinin peşine düşmüşsün ve karşımıza gelmişsin ,yakın takibindeyim sevgiler...

    YanıtlaSil